Sille,
yurdumuzun İç Anadolu bölgesinde, Konya’nın 8 km kuzeybatısındadır. Dağlık
arazide yer alan bir vadinin iki yakasına kurulmuştur. Burası Toros
dağlarının uzantısı olarak kabul edilen ve sönmüş bir volkan kraterinin
kuzey eteğidir. Sillenin doğusunda Konya merkezi; batı ve kuzeyinde
Kadınhanı ve Ilgın;güneyinde Kızılviran ve Hatıp bulunur. Deniz Seviyesinden
yüksekliği 1115 metredir. Yüzölçümü ise,1152 m² dir. Çevrede yer alan yüksek
tepe ve dağlar arasındaSızmanın kuzeyindeki Kız kayası Dağı (2116 m) ve
Donlu Tepesi (1850 m) ; Doğusundaki Karadağ (1875 m),Bilecik Dağı (1608 m)
Boz dağ (1937 m) ;Tepeköy’ün kuzeyindeki İdiş Dağı (1935 m),Koca çal Dağı
(2035 m) ,Başara kavak köyünde Göl batak Tepesi (1175 m) ,Çat Kavak yaylası
(1065 m),Tat köy de bulunan Ardıç tepesi (1540 m),Gevenli Dağı (1851m) ve
Sillenin eteklerinde bulunduğu Takkeli Dağ (1625m) Yüksekliğindedir.
İç Anadolu’nun kara iklim kuşağında yer almakla beraber fiziki konumunun
verdiği bir avantajla ,katı bir kara ikliminden çok bir yayla iklimine
sahiptir. Bu sebep le yazları serin olduğu gibi kışları da fazla soğuk
değildir.
Sille ‘nin kurulu olduğu vadinin yukarı ve aşağı
kısımları yeşil bitki örtüsü ile kaplıdır.Dar ve az olmasına rağmen tarıma
elverişli olan bu alanlarda çok çeşitli meyve ve sebze yetiştirilir. Halkın
ihtiyacı karşılandığı gibi fazlası da Konya pazarlarına gönderilir. Bilhassa
üzüm bağlarında yetiştirilen üzümler Silleye has ve ünlüdür .Dimmit, Büzgüllü,Kut,Gemri
Silleye has üzüm çeşitleridir.
Sille vadisinin başı ve sonu gibi,önceleri tüm yamaçları yeşilliklerle kaplıymış
,ama bilinçsizce yapılan ağaç kıyımı,beraberinde erozyon’ u ve sel baskınlarını
getirmiş ve baraj yapılıncaya kadar Sille halkı sel baskınlarından çok zarar
görmüştür. Baraj faaliyete geçtik ten sonra Sille sel baskınlarından
kurtulmuş,Son zamanlarda tüm yurtta başlatılan ağaçlandırma seferberliğinde
Sillede yerini almış ve kıraç yerler ağaçlandırılmıştır.
Sillemizin çok eski bir tarihi olmasına rağmen günümüzde bu özelliğini korumakta
güçlük çekmektedir. Sillemizde iş hayatının ekonomik açıdan zorlaşması, yeterli
yatırımların yapılmaması, Konya il merkezine göçü zorunlu kılmıştır. Dolayısı
ile Sillemizde eski Sillelilerin göç etmesine neden olmuştur. Bu nedenle uzun
zaman ilgisiz kalan Sillemiz, bugünlerde tekrar eski ihtişamına kavuşması için
Sille' de kurulmuş sivil toplum örgütleri , Büyükşehir ve Selçuklu İlçe
Belediyemiz yoğun tempo içerisinde çalışmalarını sürdürmektedir.
Sille Bağlarından Konya il merkezine doğru büyük bir yapılaşma ve yeni iskan
alanlarının açılması göze çarpmaktadır. Bu da hemşerilerimizin Sille' ye geri
dönüşünün bir ifadesi olabilir.
Turizm açısında da Sillemiz hala tam bir antik kent hüviyetini korumaktadır.
Turizm mevsiminde sillemizde bulunan Aya eleni ve Mağara Kiliselerine gelen
yabancı ve yerli turist akınından anlaşılmaktadır. Sille' nin mimari özelliği
Sille'ye otantik bir kent görünümü vermekte olup Selçuk Üniversitesi'nde
araştırma konusu olmaktadır. Ayrıca Sillenin jeolojik açıdan volkanik bir yapıya
sahip olması ısıya dayanıklı ve çevre
düzenlemesinde kullanılan işlemesi kolay Sille taşının da (Andazit, Siyenit)
yine araştırmacılar tarafından ilgi odağı olduğu görülmektedir. Maalesef
günümüzde bu kıymetli taşlarımızın çıkarıldığı ve birçok aileye mali kaynak
sağlayan taş ocaklarımız, sebep göstermeksizin resmi makamlarca kapatılmıştır.
Ekonomik açıdan halkımıza gelir sağlayan, ünü yurt dışına kadar ulaşan Sille
Halı dokumacılığı azalmasına rağmen devam etmektedir. Bunun yanında iş istihdamı
sağlayan İç Anadolu yöresinin tek mum imalathanesi yine beldemizde
bulunmaktadır. Tarımsal, bağ ve bahçecilik uğraşları eskisi kadar olmasa da
devam etmektedir. Meşhur Sille üzümleri güncelliğini korumaktadır.
Günümüzde Sillemiz 2000 yılı itibari toplam 3703 nüfusa sahiptir.Bunun
mahallelere dağılımı şöyledir.
Şubaşı mahallesi nüfus : 796
191 bina
37 işyeri
4 çalışan
yüzölçümü : 405.600
Ak mahalle nüfusu : 2907
890 bina
35 işyeri
12 çalışan
yüzölçümü : 530.000
Sille adının nerden geldiği hakkında çeşitli
rivayetler vardır.
1. 'Sille' adı önceleri Roma kumandanı Slyll'ya nispet edilmiştir. Sivas
ilindeki 'Zela' nın' bir naziri olarak düşünülmüştür.
2. Bu konuda yapılan bazı araştırma ve incelemeler Sille' nin , Azyanik ler
devriyle bağlantılarını ortaya koymuştur. Buna göre 'Sille', Silen (Silene)' den
gelmektedir. Bilindiği gibi mitolojiye göre Firikya Kralı Midas, Sileni içtiği
suya şarap katarak yakalar ve esir eder.
3. Sumer' de Larsa sülalesinden (Leonardo Wavley ) ın adı, Silli Abad diye
geçmektedir. Roma konsüllerinin birinin adı 'Sylla' dır. Sille adının bu
isimlerle ilgili olduğu düşünülmüştür.
4. Sille 'nin Silenos'dan geldiği fikri üzerinde durulmuştur. 'Silenos' ,
'kaynayıp, coşarak köpürüp akan su'' anlamındadır. 'Sel' şeklinde kullandığımız
Arapça 'seyl'kelimesi ile yakınlığı,üzerinde durulmaya değer bu noktadır.Esasen
Sillenin cografik yapısı da bu anlama açıktır .Sille bir sel yatağında.dere
vadisinde kurulmuştur.
5. Sille kelimesinin 'Siella'dan geldiği de öne sürülmüştür. Sielladaki 'Si',
'Su' kelimesinin Öz Türkçe'si olduğu; 'Ella' nın' da Allah kelimesinden geldiği
ve türkçe köke bağlı olduğu belirtilir.Böyle olunca Sille halkının Hıristiyan
olanlarının bile aslen Türk oldukları;Sillenin Etiler dahil,altıbin yılı aşkın
süredir bir Türk ili olduğu kabul edilmektedir.Bu kanaati destekleyen bazı
tarihi gerçekler mevcuttur.Nitekim,eski Sille halkı içerisinde aslı Bulgar olan
sülaleler vardı.Bulgarların şecere olarak Volga Türklerine dayandığı
bilinmektedir.Orta Asya kökenli bu Türkler,Hazar Gölünün kuzeyinden Orta
Avrupa'ya,Balkanlara göç etmişler ve zamanla bura halkı içerisinde büyük ölçüde
eriyerek karakteristik özelliklerini çoğunu kaybetmişlerdir.Aslı Türk olan ve
zamanla Bulgarlaşmış bir kısım aileler Bizanslılar tarafından Sille'ye getirilip
yerleştirilmişlerdir.
Selçuklular Konya'yı fethedince güvenlik önlemleri ve devrin fetih gelenekleri gereğince,şehirde bulunan Rumlar,kaleden dışarı çıkarılarak,Silleye yerleştirilmişlerdir. Bizans Valisi Martavkoskata' nın elinden Konya'yı alan Kutalmış oğlu Süleyman Şah, şehrin batısındaki Takkeli Dağda bulunan ünlü Gevele kalesini fethetmişti. O günkü Konya'nın kilidi durumunda olan Silleye nazır; Gevele kalesi birçok tarihi olaylara şahit olmuştur,bu günde kalıntıları bulunan Gevele'ye sığınarak savunmalarını sürdüren Bizans halkının bir kısmı kalenin fethini müteakip Sillede ikamet ettirilmişlerdir.Konya'nın 1076 yılında başkent olarak ilan edilmesini müteakip bütün yöre, askeri, ticari ve stratejik açılardan; ünlü ipek ve baharat yollarının üzerindeki konumu itibariyle sahip bulunduğu önemden dolayı tamamıyla Türkleştirilmiştir. Sille adı üzerindeki bütün bu etimolojik görüşler,bu bölgedeki Türk kültür ve sanatın tarihi coğrafyası açısından da çeşitli tahlil kolaylıkları sağlıyacak mahiyettedir. Herşey den önce Sille kültür ve sanatında,Hıristiyan olsun,Müslüman olsun halkın büyük kısmı Orta Asya Türk asıllıdır.
Sille yerleşim bölgesinde bu güne kadar sistematik bir arkeoloji taraması yapılamamıştır. Sayısı pek fazla olmayan araştırmalar daha çok belli merkezlerde yapılmış onlarda,Çoğu fazla derin olmayan araştırmalardır. Bunlardan ayrı olarak Sille civarında geniş tabanlı tetkik,Sillenin üst tarafındaki Sızma höyüğünde yapılandır.
Prof. Ramsay tarafından yapılan bu arkeolojik kazı ve incelemelerde Fryg' lere ait çok kıymetli materyaller gün ışığına çıkarılmıştır. Anadolu 'daki Hitit egemenliğine son veren fryg'ler,bıraktıkları tümülüs,kaya mezarları ve boya ocakları ile dikkati çekerler. M.Ö 7.yy ve 8.yüzyıllarda Konya 'Kawania' adıyla bilinen Fryg kentidir. Konya'nın kuzeyinde bulunan Sızma köyü kazıları,bu konuda çok önemli sonuçlar ve belgeler vermiştir. Sille çevresinde yapılacak arkeolojik araştırmaların,Frgy öncesi devirlere ve prehistorik dönemlere ait ilmi materyallerin elde edilmesine yarayacağına inanıyoruz.
Sille daha sonraki dönemlerde kazandığını gördüğümüz önem değer ve etkinliklerin büyüklüğünün,böyle bir zengin tabana oturmasından da kaynaklandığını düşünebiliriz. Hıristiyanlık öncesi çeşitli sosyo-politik olaylar sahne olan Konya ve yakın çevrelerinden biri olan Sille,bu önemini, Hıristiyanlık döneminde de giderek artan değerlerle sürdürmüştür.
Roma,Bizans,Kudüs güzergahı üzerinde yer alan bu önemli mıntıka, 'Kutsal haç' yolcuları için uğranmadan geçilmeyen bir konak yeri olmuştur. Bu şöhret ,Konya'ya olduğu gibi Sille' ye de nimet yağdırmakta gecikmemiştir. İnşa edilen büyük mabetler,hanlar hamamlar,çarşılar,pazarlar,kaleler,kışlalar ve ilim ve sanat hayatı ve bütün bunların sonucu artan refah seviyesi Sille' yi, mamur ve müreffeh hale getirmiştir.
Sille geçek kişiliğini,Hakiki önemini ve layık olduğu değerini Selçuklu lar zamanında kazanmıştır. Sultan I. Alaeddin Keykubat dönemi, Anadolu Selçuklularının en müreffeh asrıdır. Başta başkent Konya olmak üzere bütün İslâmiyet'le tanışmamış,yada bir süre Müslüman olmuşlarsa da savaşlar sırasında esir düştükleri Hıristiyan devletlerinin ağır ve sistemli asimilasyon program 'ları sonunda,yeni girdikleri İslamiyet'in inceliklerini öğrenmeye vakit bulamadan yoğun Hıristiyan' laştırma politikasına maruz kalan kentler ,kasaba ve köyler bu müreffeh hayatı paylaşmışlardır.
Bütün bu güzellilerden en çok nasibini alan Konya ve çevresi olmuştur. Bu çevrenin başında da Sille gelmektedir. Sultan 623/1226 yılında küçük Ermenistan seferinden dönerken beraberinde getirdiği bir grup vardı ki,Sille tarihi açısından çok öneme haizdir. Sultan bu gayri Müslim leri Konya ya getirip azat etmiş tir. Dinler tarihinde 'Ortodoks Türkler' adıyla bir cemaat getirmiş olan bu insanlar,Hıristiyanlaştırma politikaları sonucunda İslamiyet i unutturulan Türklerdir. Ortodoks Hıristiyanlık dünyasının gözde cemaatlerinden olan bu tanassur etmiş Türkler, Bunca baskı ve eritme politikasına rağmen bazı ırki özelliklerini bir ölçüde yaşatmışlardır. Çeşitli yol ve yönlerden Silleye yerleşmiş olan çoğu Türkçe konuştuğu halde,Rumca bilmeyen ,Çoğunun adı özbeöz Türk adları ve sanları ile anılan Bu insanlar Balkanlardan buralara gelmiş özbeöz Türk boyu olan Peçenek' ler dir.
Türkler,Konya'nın ufkunda ,Bir defa daha,Malazgirt'ten iki yıl önce göründüler .Bu bir keşif kolu idi.1071 Malazgirt Zaferini Takiben açılan Anadolu kapısından içerilere giren Selçuklu kuvvetleri,Konya'ya kadar uzandılar. Şehri bir süre ellerinde tuttular. Yolların kontrolündeki stratejik önemi sebebiyle Konya'da bir garnizon Türk askeri görevlendirildi. Bu tablo,yirmi beş yıl kadar fazla değişmedi .Ama 12. yüzyılın başlarından itibaren büyük değişiklik görülmeye başlanıldı. Selçuklu başkenti oluşunu mütakip Konya'ya çok ve kalabalık sayıda Türk boyu nun gelip yerleştiğini görüyoruz. Selçuklunun ideali Başkent Konya'yı odak yaparak Anadolu'da ipek ve baharat yollarını kontrol etmek ve ayrıca bu ekonomik gücü takip edecek siyasi ve askeri güçle Antalya ile Akdeniz'e Giresun'la Karadeniz'e,İzmir ile Ege'ye açılıp Türk Cihan hakimiyeti mefkuresinin temel taşlarını yerine oturtmayı planlamıştır.
Bunun için tamimiyle Müslümanlaştırılmış bir başkentin lüzumuna inanılmıştır. Bu aynı zamanda hem şehrin güvenliği ve hem de zamanın fetih gelenekleri açısından elzem görülmüştür. Bunun için , şehrin kalbini teşkil eden iç kale (Ahmedek)deki gayri Müslim halk taşra çıkarılmış ve yerine Türkler yerleştirilmiştir. Taşra çıkarılan ve sayıları 1500 kadar olan bu gayri Müslimler Silleye gelip yerleşmişlerdir.
Sille Selçuklular döneminde pek çok olaylara konu ve sahne olmuştur. Başkent Konya'ya yakınlığı iklimi ,yeryüzü şekilleri ,derin tarihi ve kültürü, Gevele kalesi gibi faktörlerle Sille,Selçuklu Türkünün sosyolojik,ekonomik ve politik hayatının ortasına yerleşmiştir. Selçuklularla Haçlılar arasında yapılan,Haçlı seferleri de genellikle Gevele kalesinde noktalanıyordu.
Alaeddin Keykubad tarafından tamamlanan Konya Alaeddin Camii'nin ihtiyaçlarının Silledeki vakıflardan karşılanması bu hareketliliğin bir sonucudur. Sille Selçuklular döneminde o kadar büyük öneme haizdir ki, Konya kalesinin bir kapısının Sille yoluna açılması bu önemi göstermektedir.
Sille , Osmanlılar döneminde de çeşitli olaylara sahne olmaya devam etmiştir. Karaman oğlu İbrahim Bey,kendisini Konya tahtına oturtan II. Murat'ın Rumeli seferleriyle meşguliyet 'inden faydalanarak Beyşehir'i zapt edince(1435) ,Sultan Murat Anadolu ya yönelmek durumunda kalmış, Konya'yı zapt etmişse de aracılar vasıtasıyla İbrahim bey'i bağışlamıştır. Buna rağmen İbrahim bey hatalarına devam edince Sultan Karaman oğullarının etkinliklerine son vermiştir. Bunun üzerine İbrahim bey Konya yı terk ederek Gevele kalesine sığınmıştır.
Sille'nin üst tarafında bulunan çok büyük stratejik önemi haiz Gevele kalesi Fatih Sultan Mehmet Hanın çok önem verdiği savunma noktasıdır. Tekrar baş gösteren Karaman oğlu meselesini kesin olarak halletmek isteyen,Fatih , Mahmut paşa komutasındaki ordusuyla Konya üzerine yürümüş,Akşehir ve Ilgın'ın fethini müteakip Takkeli dağ üzerinde bulunan bu ünlü kaleyi muhasara ile Konya yı tamamen ele geçirmiştir.
Konya,Selçuklu döneminde olduğu gibi Osmanlılar
devrinde de tarihi İpek ve Baharat yolları üzerinde olmanın sosyo-politik ve
sosyo -ekonomik imkanlarından yararlanmaya devam etmiştir. Dolayısıyla civarı da
bundan nasibini almış,Sille de bu konduktur den büyük ölçüde yararlanmasını
bilmiştir.
Sille Cumhuriyet öncesinde gelişmiş,18.000 nüfusa sahip bir kentti. Nüfusun
çoğunluğu Rum idi. Cumhuriyet döneminde alınan kararlar doğrultusunda gayrı
Müslim halk yurt dışına çıkarılmıştır. Sillenin ekonomik ve ticari hayatına
egemen olan bu toplumun mübadelesini müteakip bunların yerini dolduracak yeni
imkanlar hazırlanmadığı için Sille önemli bir sarsıntı geçirmiş. Usta ve
sanatkarların da öteden beri gurbette çalışması sebebiyle Sille,makus
mukadderatıyla baş başa kalmıştır